29 Aralık 2009 Salı

Gülay Göktürk - Gidebileceğiniz başka bir yer var mı?

...

Türkiye'de şimdiye kadar basın tarafından deşifre edilmeyen hiçbir "derin" faaliyet, savcıların
gündemine gelemedi. Tersten söylersek, savcıların paçaları ancak basın olayın ipliğini pazara
çıkardıktan sonra tutuştu. Bunun sayısız örneği var.

Ama biz sadece son yıllarda yaşadığımız birkaç örneğe bakalım. Nokta Dergisi'ne yollanan Darbe Günlükleri'nin Nokta'ya gelene kadar devletin bütün üst katlarını dolaştığını; neredeyse herkes tarafından bilindiğini ama Nokta'da yayınlanana kadar kimsenin gıkını çıkarmadığını biliyoruz. Yine, bugün önümüzde olan Ergenekon adlı yapılaşmanın şemasının, bundan yıllar önce MİT tarafından bütün devlet yetkililerine gönderildiğini, yani bu yapının varlığını ve yediği haltları halkımız dışında bütün devletin bildiğini de öğrenmiş bulunuyoruz.

Şimdi, yıllardır bütün bu bilgilere sahip olduğu halde kıllarını kıpırdatmayanlar, olayı açığa çıkaran basını "bilgi kirliliği" yaratmakla suçluyor; "basın sussun, söz yargının" diye sözde yargının tarafsızlığını sağlamaya çalışıyor.

Eğer sizin o "bilgi kirliliği" adını koyduğunuz cesur yayınlar olmasaydı, Ergenekon denen örgütle ilgili bilgilerin ilelebet devletin gizli arşivlerinde uyuyacağını, klikler arası güç savaşlarında şantaj unsuru olarak kullanılmaktan başka işe yaramayacağını bilmiyor muyuz?

Özetle söyleyecek olursak, özellikle bizde, yürümekte olan davalarla ilgili yayın kısıtlamaları, zaten basının çabalarıyla zar zor açılmış davaları kamuoyunun gözünden ve vicdanından kaçırmak için kullanılıyor.

Kamuoyu bilgisiz ve dolayısıyla ilgisiz bir halde köşesine çekildi mi, dava önce usulünce soğutulup bir müddet sonra da sessizce "öldürülüyor."

Basının böylesi önemli davalarla ilgili yayın yapması ise davanın sağlıklı ilerlemesini engellemiyor; aksine davanın kamuoyuna mal olmasını sağlayarak hasır altı edilmesini imkânsızlaştırıyor ve bir bakıma davayı kurtarıyor. Zaten bir kısım çevrelerin Ergenekon Davası'nın aslına gösterdikleri ilgiden çok daha fazlasını "kim sızdırdı" meselesine göstermelerinin sebebi de bu.

Açıkça ortaya koyalım: Bilgi sızdıran basın olmasaydı Ergenekon Davası da olmazdı. Şimdiye kadar Savcı Zekeriya Öz'ün ve diğer bütün yürekli savcıların ayağı çoktan kaydırılmış olurdu. Hatta bir kulp takılıp meslekten de men edilmiş olurlardı.

...

http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/88062-gidebileceginiz-baska-bir-yer-var-mi-makalesi.aspx

Bugün - 27 Aralık 2009

Hiç yorum yok: